İşini yapan bir hekim.
Odasında sırasıyla gelen hastalarına, görevinin gereği olarak özverisi falan bir kenara bırakalım, devletin verdiği mevzuat dahilinde işini yaparak hizmet ediyor.
Bir kadın geliyor.
Kimliği yok.
Kim olduğu belli değil, adını söylüyor ve “bana bu tahlilleri yap” diyor.
Elinde bir liste.
Özel muayenehaneye gitmiş; kadın doğum uzmanı bazı tetkikler istemiş.
Muayene ücretini ödemiş. Tetkikler pahalı gelmiş.
Tetkikleri nerede yaptırırım diye düşünmüş ve aklına aile hekimi gelmiş.
Aile hekiminin de hekim olduğunu, laboratuvar görevlisi olmadığını bilmiyor.
Onu “hizmetine amade laboratuvar görevlisi” olarak görüyor. Ona öyle anlatılmış belki de.
Hekime muayeneye değil işini yaptırmaya gelmiş, talebi sağlık değil, cebinden daha az para çıkmasını sağlayacak bir yol.
Hekim arkadaş yine de yardımcı olayım demiş. Sistemin kusurlarını biliyor.SGK nın kusurlarını hastalarının çektiği zorlukları biliyor. Kendini kullandıran bu sisteme rağmen sadece kimlik istiyor. Kimsin sen sorusunun tek resmi yanıtı olan “resmi kimlik kartını” yani.
Hangi devlet dairesinde kimliksiz işlem yapılabilir ki?
Gayet normal ve yasal ve zorunlu bir talep değil mi? Tabi ki soracak.
Gelen hasta kimliğim yok diyor, kimliksiz olmak doğal geliyor ona. Ne yapacak ki hekim kimliği?
Kimliksiz işlem yapamam, git kimliğinle gel bir bakalım, yapabildiğimizi yapalım diyor.
Kimlik mi? O da ne, vergi dairesinde, bankada, sular idaresinde kimlik mi soruluyor ki sen soruyorsun. Vatandaşın kim olduğundan sana ne. Ne istiyorsa yap işte, sorma, sorgulama. Önce müşteriyi memnun et. Prosedürmüş, etikmiş, kuralmış sana ne?
Bununla bitmiyor tabi, bir de “koca” faslı var bu işin. Yok öyle karısının işini yapmamak, onu aile sağlığı merkezinden eli boş göndermek.
Sen kimsin ki o nun karısına kimlik soruyorsun.
“Ben kimim ki,sen bir de benim kocamı gör” diyor kadın.
………………………………………………………………..
Aradan zaman geçer, öğlenden sora bir telefon gelir aile hekimine, ilçe sağlık müdürlüğünden aranır : Doktor Bey ayağınızı denk alın , hakkınızda şikayet var, tehdit var, saat iki de gelecek ve size gününüzü gösterecekmiş kimliği olmadığı için işlem yapmadığınız hastanın kocası!!!
………………………………………………………………
Hangisine üzülelim, hangisine isyan edelim. Bu tehdide verilmemiş yanıta mı, İlçe Sağlık Müdürlüğünün kolluğa, savcılığa haber vermemesine mi, hekim arkadaşımızın sıkıştığı o dört duvar arasındaki kendini hissettiği ruh haline mi? Onu, bizi, hepimizi düşürdükleri böylesine saçma böylesine anlatılması, anlaşılması zor duruma mı?
……………………………………………………………..
Hekim arkadaşımız çaresiz, ne mesai yerini terk edebiliyor nede kendine sığınacak bir kolluk gücü bulabiliyor. Tıbbi bilgisi ve devletin bir temsilcisi olduğu masalı dışında elinde hiç bir şey yok.
“Bizim İçin Teröristin Konumu Neyse Bunların Konumu Da O”
denmişti ya bir de o var işte.
……………………………………………………………..
Saat 14 :00 gibi telefon geliyor aile sağlığı merkezinin danışmasında çalışan görevliden;
“bahse konu zorba koca had bildirmeye” gelmiştir aile sağlığı merkezine.
Hırs ve kin ile doludur, o hırsla girer hekim arkadaşın odasına.
“ Sen ne hakla” diye başlayıp, “ana avrat eş çoluk çocuk demeden her türlü sin-kaflı böğürtü” ile yürür doktorun üstüne.
………………………………………………………………….
Bir saniye.
Nerede o:
-Ama doktorun da yüzü gülmüyor
-Ama doktorlar da yüzümüze bakmıyor,
-Ama onlar da şöyle onlar da böyle diyen utanmazlar.
Kimlik arkadaş, kimlik sormuş doktor. Devlet sor demiş, kimliksiz işlem yapma demiş, o da devletini dinlemiş.
Neredesiniz “ama”cılar “fakat”çılar.
Sonrasını anlatmak mümkün değil. O anları sadece o çaresizliği yaşayan hekim bilir, sadece o anlatabilir. O yüzden burada susuyoruz, sonrasını anlatmıyor ancak kamera açısına girdiği haliyle gösterebiliyoruz.