AİLE HEKİMLİĞİNDE ADLİ TIP NÖBETLERİ
İstanbul
Büyükşehir sınırları içerisinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Bahçelievler
ilçemizde, Şube Müdürlükleri ise Adli Tıp Kanununun 1.maddesi gereğince Adalet
Bakanlığınca Ağır Ceza Mahkemesi bulunan Adliye Saraylarında ve diğer
mahkemelerde olmak üzere 17 noktada kurulmuş olup İstanbul Büyükşehir
Belediyesi sınırları içinde aktif halde doğrudan hizmet vermektedir.
31/07/2004 tarihli ve 25539 sayılı Adli Tıp
Kurumu Uygulama Yönetmeliğinin Adli Tıp Şube Müdürlüklerinin görev tanımlarının
yapıldığı :
ALTINCI BÖLÜM : Adlî Tıp Şube Müdürlükleri
Kuruluş
Madde
17 –Adlî tıp şube müdürlükleri, iş hacmine göre bir veya daha fazla adlî
tıp uzmanı ile memur ve diğer personelden oluşur. Adlî tıp şube müdürlükleri
Bakanlıkça ağır ceza merkezlerinde kurulur. Ancak, ağır ceza mahkemesi
bulunmayan ilçelerde de coğrafî durum ve iş yoğunluğu da göz önünde tutularak,
adlî tıp şube müdürlükleri kurulabilir.
Adlî
Tıp Şube Müdürlüklerinin Görev ve Çalışma Usulü
Madde
18 –Adlî Tıp Şube Müdürlüklerinin görevleri ve çalışma usulleri şu
şekildedir;
a) Adlî tıp şube müdürlüğünde görevli tüm
personel, Bakanlıkça görev sınırları belirlenen yerlerde bulunan mahkemeler ve
Cumhuriyet savcıları tarafından adlî tıpla ilgili olmak üzere gerekli
gösterilecek otopsi, ölü muayenesi ve olay yeri incelemelerini yaparak bu
konuda rapor vermek ve davet olduğunda sözlü görüşlerini bildirmekle
görevlidirler.
b) Adlî tıp şube müdürlüklerinde görevli
personel veya ilgili uzmanın Bakanlıkça belirlenen görev sınırları dışında bir
işe gidebilmeleri Kurum Başkanlığının iznine bağlıdır.
c)
Adlî tıp şube müdürlüklerinin bulundukları görev bölgeleri sınırları içinde
otopsisi gereken cesetlerin ölü muayeneleri adlî tıp uzmanınca yapıldıktan
sonra, otopsileri o mahalde Adlî Tıp Kurumu veya grup başkanlığındaki morg
ihtisas dairelerinde yapılır. Morg ihtisas dairesi bulunmayan yerlerde mevcut
resmî sağlık kurumlarının olanaklarından yararlanılır.
d) Adlî Tıp Kurumu Başkanı; adlî tıp şube
müdürlüğünde görevli şube müdürü veya uzmanın; ölüm, istifa, emeklilik gibi
nedenlerle kadronun boşalması veya hastalık ve izin gibi kanunî mazeret
halinde, bu mazeretin devamı süresince, kurum merkezi, grup başkanlığı veya şube
müdürlüklerinde görevli uzmanları uygun yerlerde geçici olarak
görevlendirebilir.
e) Adlî tıp uzmanları mesai saatleri
dışında ve resmî tatil günlerinde nöbetçi bilirkişi olarak Cumhuriyet savcıları
ile beraber görev yaparlar.
f) Adlî Tıp Kurumunda ve grup
başkanlıklarında Cumhuriyet savcılıklarınca veya Cumhuriyet savcısı yerine
mahalli karakollarca gönderilmiş kişilerin alkol tesirinde olup olmadıkları
sorulduğunda bu maksatla gece ve gündüz tutulan nöbetlerde adlî tıp uzmanları,
hemşireler, hastabakıcılar, gerekli kanı alarak tahlil için kimyagere teslim
ederler.
g) Nöbetçi kimyager en kısa zamanda kandaki
alkol miktarını bir raporla adlî tıp uzmanına bildirir.
h) Adlî tıp uzmanı olmayan mahallerde
kimyagerin raporu doğrudan gönderilen yere sevk edilir.
ı) Adlî tıp şube müdürlüklerine adlî tıp
uzmanları atanır.
j) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
38 inci maddesi gereğince resmî bilirkişi olarak görevlendirilecek olan adlî
tıpla ilgili bölüm veya birimdeki uzman elemanlar bulundukları şehirlerdeki
adlî olaylarda resmi bilirkişi sayılırlar.
k) Yükseköğretim Kurumlarında muayene
edilen kişilere hazırlanan raporlar bu Yönetmelik esasları dahilinde
düzenlenir.
İstanbul’da
mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde Adliye Saraylarında ve nöbetçi Savcılıklarda adli tıp hizmetlerinin adli tabipler ile bir arada
yürütülmesi hem adli tıp hizmetlerinin
hızlanmasını hem de olay yerinde ve
ölüm nedeni tespitinde oluşacak adli delil kayıplarını engelleyeceğinden uygun bir yöntem
olarak görülmektedir
İSTAHED olarak
çabalarımız ve uğraşlarımız ZORUNLU DEĞİL; GÖNÜLLÜ HİZMET deyimini
çalışma hayatımıza yerleştirebilmek içindir. Eğer ki ana problem hekim
yetersizliği ise, hekimin emeğinin karşılığı verilirse, Sağlık Bakanlığı
23/08/2010 tarih ve 36207 sayılı yazısında belirtildiği üzere Adli Tabiplik
nöbetleri ve otopsi işlemleri kazanç getirici ek iş veya kişinin isteğine bağlı
bir görevlendirme olmayıp yerinde otopsi veya klasik otopsi uygulamasında adli
bilirkişi olarak ücret almalarında bir sakınca olmadığına göre,bu
görüş isteğe bağlı görevlendirme olarak değiştirilirse ihtiyacı
olan meslektaşlarımız seve seve bu görevleri yerine getireceklerdir.Bu suretle
gönüllü ,tecrübeli ve eğitimli bir kadro yaratılmış olacaktır. Tutmak istemeyen
ve tedirginlik yaşayan arkadaşlarımız da
mesai dışı bu tür nöbetlerden
kurtulacaktır..Mevzuat değişiklikleri ile kısa zamanda yapılabilecek ve
karşılıklı anlayış ile bir çözüm yolu sağlayacak bu önerimiz Belediyeler ve
Adli Tıp Kurumu hekim sayısını artırana kadar hem Savcılıkların bilirkişi hekim bulmalarını hem de kurumlar arası
çatışmayı ortadan kaldırmış olacaktır.
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
Kanun Numarası : 5271
Ölünün Kimliğini
Belirleme ve Adli Muayene
Madde 86 :
(1) Engelleyici sebepler olmadıkça ölü
muayenesinden veya otopsiden önce ölünün
kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir
ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da
gösterilebilir.
(2) Ölünün adlî muayenesinde tıbbî
belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular
saptanır.,,
(3) Bu muayene, Cumhuriyet savcısının
huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.
Otopsi :
Madde 87 –
(1)
Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı
veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından
yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır
bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından da
yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir.
(2)
Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın
açılmasını gerektirir.
(3)
Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi
yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve
hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir.
(4)
Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan
çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı,
kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı,
araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse
ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen
işlemler yapılırken, cesedin görüntüleri kayda alınır.
25/05/2010 tarih
ve 27591 sayılı Aile hekimliği Uygulama
Yönetmeliği
Madde 10 – (5) Adli tıp kurumunun doğrudan hizmet
vermediği ve hastane bulunan yerlerde yerinde otopsi dışındaki adli tıp
hizmetleri hastaneler tarafından verilir. Yerinde otopsi mesai saatleri
içerisinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince yapılır. Yerinde otopsi
hizmetleri, mesai saatleri içinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince, mesai
saatleri dışında öncelikle toplum sağlığı merkezi hekimleri olmak üzere aile
hekimleri ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dahil
edilebileceği icap nöbeti şeklinde sunulur. (değ:11.03.2011 sayılı R.G) Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre
sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde acil sağlık hizmetleri ile yerinde
otopsi hizmeti dışındaki adlî tabiplik hizmetleri; mesai saatleri içinde aile
hekimleri, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe
merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan
merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak
aşağıdaki gibi icap veya aktif nöbet uygulamaları şeklinde yürütülür.
a) Hastane
bulunmayan ilçe merkezlerindeki adli tıbbi hizmetler ile acil sağlık hizmetleri
mesai saatleri dışında ilçedeki toplum sağlığı merkezi hekimleri ve aile
hekimlerince icap veya aktif nöbet şeklinde yürütülür. İlçe merkezindeki toplam
hekim sayısı altı veya daha az ise icap, altıdan fazla ise aktif nöbet şeklinde
yürütülür.
b) Entegre
sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde toplam hekim sayısı altı ve altıdan az
ise mesai saatleri dışındaki adli tıbbi hizmetler ve acil sağlık hizmetleri;
toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezde
çalışan hekimler ve aile hekimleri tarafından münavebeli olarak icap nöbeti
şeklinde, toplam hekim sayısı altıdan fazla ise münavebeli olarak aktif nöbet
şeklinde yürütülür.
c) Hastane
bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde
aile hekimi sayısı birden fazla ise aile hekimleri hizmet ihtiyacını
değerlendirerek mesai saatlerini müdürlüğün onayı ile güne yayarak düzenlerler.
(6) İhtiyaç olması halinde beşinci
fıkrada aile hekimleri için öngörülen çalışma şekil ve koşulları aile sağlığı
elemanları için de uygulanır. Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde
tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet
ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez. Bu çalışmaların karşılığı olarak
farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabilir.(değ:11.03.2011
sayılı R.G)
24/11/2004 tarih ve
5258 Aile Hekimliği Uygulaması Hakkındaki Kanunun Aile Hekimliği tanımı
Madde-2.Aile Hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci
basamak teşhiş, tedavi ve rahabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve
hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir
mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam
gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının
öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir.
25/05/2010 tarih 27591 sayılı Aile Hekimliği
Uygulama Yönetmeliği
Madde-3 Aile Hekimi tanımında Kanunda ki tanım tekrarlanmış olup,Adli
Tıp,ölü muayenesi ve otopsiyle ilgili
bir ifadeye yer verilmemiştir.
Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 28/11/2011 tarih 35575 sayılı yerinde
otopsi hizmeti hakkında yazısında yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere
Adli Tıp Kurumunun doğrudan hizmet vermediği ve hastane bulunmayan yerlerde
yerinde otopsi dışındaki adli tıp hizmetlerinin hastaneler tarafından verilmesi
ancak savcının talimatıyla ölünün hastane ortamına alınmasıyla birlikte otopsi işleminin
hastanede sunulan adli tabiplik hizmeti kapsamında değerlendirerek hastane
bünyesinde görev yapan mevcut hekimlerin katılımıyla gerçekleştirilmesi
Bakanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir diye
belirtilmiştir.
Yukarıda
örneklerini verdiğimiz mevzuat çerçevesinde :
1- Sağlık
Bakanlığı Yönetmeliklerinde belirtilen yerinde otopsi hizmetleri deyiminin
CMK’da ve Adli Tıp mevzuatları içinde anlamı belirgin olmayıp ne ifade ettiği
anlaşılamamakta olup ,(C.M.K nın 86. maddesi) Otopsi, ölünün adli muayenesi ve
kimlik tespiti tamamen ayrı değerlendirilen ve kanunen de farklı addedilen
işlerdir.
2– İstanbul’da otopsi için tek hekimle
işlem yapılmasını gerektirecek bir zorunlu hal bulunmayıp, bu işlemler Adli Tıp
Kurumu tarafından yürütülmektedir.
3- Ölü muayenesi ve adli tabiplik ile
ilgili işler kanun ve yönetmelik çerçevesinde Adli Tıp Başkanlığına ve Şube
Müdürlüklerine verilmiş olup bu görevlerin bir liste ile bize devredilmesi
normlar hiyerarşisine aykırıdır ve gerek hekimlerin gerekse idarenin
sorumluluğunu doğurabileceği gibi ceza yargılaması açısından da sakıncalar
doğuracaktır.
4- Adli Tıp özel eğitim ve uzmanlık
gerektiren bir ihtisas dalı olup Aile Hekimlerinin otopsi , adli, ve tıbbi
hizmetlere katılmaları bilir kişilik yapmaları mesleki ve hukuki açılardan
sorun yaratacağı gibi eğitimsizlik ve yetersiz olmaları ölüm nedeni tespitinde yanılgılara
ve adli delil kayıplarına yol açabilecektir. Aynı zamanda Aile Hekimlerini hukuki
zeminlerde uğraş içine girmeleri zaman ve moral yönünden de kayıp içine
sokacak, görev motivasyonlarını bozacaktır.
5- Farklı yasal bir statüye bağlı
olarak çalışan aile hekimlerinin Kanun ve yönetmelik tanımlarında yerel sağlık
birimlerinde görevlendirilmelerine yönelik bir hükme yer verilmediği gibi
idareye de bu yönde bir yetki tanımamıştır.
Yukarıda
açıklamaya çalıştığımız sebeplerden dolayı Aile Hekimlerinin Adli Tabiplik
nöbetlerini tutmasına ilişkin uygulamanın ve İstanbul Sağlık Müdürlüğünün Aile
hekimlerine ait isim listelerini Cumhuriyet Savcılıklarına göndermesinin hukuki
bir dayanağının olmadığı görülmektedir.