“Herkese BEDAVA CHECK-UP” yarardan çok zarar verebilir…
“Check-up” bilimsel anlamda içeriği belirsiz, her özel hastanenin farklı içerikte uyguladığı, yarar-zarar dengesinin bilinmediği, gereksiz endişeye, “aşırı-tanı”ya ve “aşırı/gereksiz-tedavi”ye neden olabilen, çoğunlukla özel hastaneler tarafından daha fazla para kazanma amaçlı düzenlenen, kan testleri, muayene ve görüntüleme yöntemlerinden oluşan bir uygulamanın adıdır.
Tıp Fakültelerinde “check-up” diye bir ders konusu yoktur.
Sağlık Bakanlığı kendi düzenlediği Aile Hekimliği eğitimlerinde “check-up” denilen uygulamanın bilimsel olmadığını ve zararlı olabileceğini söylemektedir!
Check-up değil de bir koruyucu sağlık hizmeti olan “Periyodik Sağlık Muayeneleri” (PSM) ve “Tarama Testleri” ise bilimsel bilgilere dayanan, uluslararası kabul görmüş rehberlerce de tavsiye edilen işlemlerdir. Bu rehberler yaş grupları ve kişilerin risk faktörlerine göre olabildiğince “bireyselleştirilmiş” PSM ve taramaları önermektedir.
Sağlık Bakanlığı 18 yaş üstü herkese, yılda bir, çok sayıda kan testleri ve EKG yapılmasını istemektedir. Bu rehberlerden en geniş anlamda dünyada kabul gören USPSTF, 18 yaş üstündeki “herkese” her yıl kan testleri yapılmasını önermemektedir.
Genel düşünüş, düz mantıkla, hasta olmadan yapılacak her türlü testlerin hastalıkları erken tespit edebileceği yönünde olsa da, gerçekte bu testler belli yaş gruplarına ve belli risk gruplarına değil de herkese yapılırsa, toplamda bir faydasının olmayabileceği ve hatta zarar verici olabileceği bilimsel olarak gösterilmiştir. Bu nedenle bilimsel rehberler bu tür uygulamaların belli yaş aralıklarına ve belli risk gruplarına yapılmasını önermektedir. Bu rehberler de sürekli yenilenmekte ve önerileri sürekli değişmektedir. Bilimsel gerçeklere dayandırmadan, popülist politikalarla, aile hekimliği ve sağlık sistemini hastaların her isteğinin yerine getirildiği ve dolayısıyla çok iyi hizmet veren bir sistem gibi göstermek için uygulamaya konulan bu check-up uygulaması, ilk bakışta toplum için iyi bir uygulama gibi görünse de uzun vadede yarardan çok zarar getirecek sonuçlar doğurabilir.
Genel bir check-upta hafif yüksek ya da düşük çıkacak bir sonuç, kişinin “hasta” olarak etiketlenmesine gereksiz hastane sevklerine, gereksiz ileri tetkiklere yol açacak, çoğunlukla da bir hastalık tanısı konulamayacak ve belki de gereksiz tedavilere ve ileri tetkik ve tedavilerin olası yan etkilerine maruz kalmaya neden olacaktır.
Meme kanseri taraması / Mamografi örneği;
Bunun en çarpıcı örneği şu anda dünyada tıp otoriteleri arasında büyük tartışmalara yol açan, meme kanseri için yapılan mamografi taramasıdır. Uzun yıllardır faydalı ve hayat kurtarıcı olduğu düşünülen mamografi taramasının aslında “aşırı-tanı” ve “aşırı/gereksiz-tedavi” nedeniyle çok sayıda kadının hayatını kötü yönde etkilediği ve çok çok düşük oranlarda hayat kurtarıcı olduğu görülmüştür. Bu bilimsel veriler ışığında meme kanseri taraması uygulayan ülkelerde taramanın devam ettirilip ettirilmemesi gerektiği tartışılmaktadır.
Nasıl olmalı?
Aile hekimleri olarak, bilimsel temellere dayanan koruyucu sağlık hizmetlerini ve kanser taramalarını en iyi şekilde yapmak isteriz tabi ki. Ancak bunu gerçek anlamda yapabilmek için toplumun büyük kısmına ulaşacak bir alt-yapı ve sistem kurulmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri ve kanser taramaları sadece sağlık kurumlarına gelen ve “isteyen” hastaya değil toplumdaki sağlıklı insanların büyük kısmına ulaşılarak yapılmalıdır. Bunun için de koruyucu sağlık hizmetleri ve taramalar için ayrı bir kurum, bu kurumun alt-yapısı, bütçesi, personeli, personelin eğitimi ve iyi bir planlama gereklidir. Bu kurumun tüm nüfus bilgilerine ve iletişim bilgilerine ulaşabilmesi, sağlıklı insanlara sistemli bir şekilde ulaşarak PSM ve taramalar için kuruma davet etmesi, gelemeyenlerin yeniden aranıp takip edilmesi gerekir. Bu kurum aile hekimleri ile iş birliği içinde çalışmalıdır. Bu şekilde yapılmayan her “check-up” ya da tarama programı gerçek anlamda bir koruyucu sağlık hizmeti olamaz ve halkın gözünü boyamak, “yapıyormuş gibi yapmak” için yapılan popülist uygulamalardan öteye gidemez. Gelişmiş ülkelerde bu iş böyle yapılmaktadır. Başka türlüsü bilimsel de olmaz faydalı da. Tıpta genel kural hala geçerlidir: Hastalık yoktur, hasta vardır.
“Check-up” aile hekimlerine şiddeti, tükenmişliği arttıracaktır!
Ciddi bir planlama olmadan, ayrı bir kurum ve altyapı oluşturmadan aile hekimlerinin “herkese BEDAVA CHECK-UP” yapması istenmektedir. Ancak, böyle bir uygulama için gerekli iş gücü ve zaman var mıdır? hesaplanmamıştır. Aile hekimleri ve hemşireleri zaten Gebe-Bebek-Çocuk izlemleri ve aşılarını düzenli ve sistemli bir şekilde takip etmekte zorlanırken, bağırsak ve rahim ağzı kanseri tarama testlerini yapmaya çalışırken, her gün gereksiz “raporlar” ve sürekli kullanılan ilaçların reçete tekrarı işlemleri ile uğraşıp günde 80-100 hasta bakarken, hasta ile doktoru karşı karşıya getiren uygulamalar nedeni ile sürekli sözel ve fiziksel şiddet tehdidi altında birçoğumuz “tükenmişlik” yaşarken, şimdi bu check-up talepleriyle nasıl baş edeceğimiz hiç düşünülmemiştir?
Bu haliyle, bilimsel temeli olmadığı halde 18 yaş üstü herkesten birçok testler istenmesi var olan sağlık bütçesinin israf edilmesi olacaktır. Hali hazırda bu yılın başından beri “okul izlemleri” ile zaten 18 yaş altı çocuklara da her yıl kan testleri ve ayrıntılı muayene yapılmaktadır. Bu uygulama geçen okul döneminde, yine plansız programsız bir şekilde başlatıldığı için ASM ler önünde uzun kuyruklar oluşmasına çok sayıda aile hekiminin başka bir iş yapamaz hale gelmesine neden olmuştu. Sonuç olarak okul izlemleri de plansızca sahaya sunulduğundan istenilen amaca hizmet edememiştir. Yine de aile hekimleri bu koruyucu sağlık hizmetini çocuklarımızın sağlığı için büyük özveriyle vermeye çalışmıştır ve vermeye devam edecektir. Bu uygulama sırasında kan testlerinin çalışıldığı laboratuvarlar da yoğunluk nedeniyle cihazlarının kalibrasyonlarını bile yapamamış bu yükü kaldıramamıştır. Checkup uygulaması ile kan testleri sayısı daha da artacak ve artık laboratuvar sonuçları daha da güvenilmez olacak, yanlış sonuçlar çıkacaktır ki bu da sağlık sorunlarına yol açabilir.
Sağlık bütçesi doğru kullanılmalıdır!
Var olan bütçe, ilgili diğer bakanlıklarla da birlikte, halk sağlığı uygulamaları, temiz su ve hava sağlanması, sağlıklı gıda üretimi, ücretsiz spor imkanları sağlanması, sigara ve obezite ile mücadele gibi bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış ve tüm topluma çok daha fazla sağlık getirecek işler için kullanılmalıdır. Örneğin, bebeklerimiz için Menenjit ve Rotavirus aşıları, yetişkinlere yapılması gereken aşılarından zatürre aşılarının ikinci dozu, Hepatit aşıları, kadınların hayatını kurtaracak HPV aşıları, ücretsiz sağlanmamaktadır. Bu aşılar ücretsiz sağlanmalıdır. Sigara bıraktırmada etkili olan ilaçlar ücretsiz karşılanmalıdır. Bütçe, hali hazırda sistemsiz ve tüm topluma ulaşma hedefi olmadan üstünkörü yapılan bağırsak kanseri ve rahim ağzı kanseri tarama programlarının iyileştirilmesi için bir kurum oluşturulması için, kronik hastalığı olan hastalarımızın sistemli ve düzenli şekilde yıllık kontrollerinin yapılabilmesi için gerekli alt-yapı ve personelin (aile hemşiresi, uzman hemşire, aile hekimi, uzman doktor) oluşturulması için kullanılmalıdır.
Gerçekten koruyucu sağlık hizmetleri iyileştirilmek isteniyorsa, aile hekimliği sistemine ayrılan bütçe, hemşire ve doktor sayılar ve devlet tarafından yapılacak aile sağlığı merkezleri (ASM ler) arttırılmalıdır( hali hazırda ASM leri aile hekimlerinin kurması ve donatması ve masrafları ödemesi istenmektedir ve bu nedenle ASM sayıları ve mevcut aile hekimi sayıları artmamakta, tam tersine tükenmişlik, mesleki tatminsizlik, angarya işler ve raporlar nedeniyle sürekli şiddet ortamına maruz kalma, alım gücünün azalması gibi bir çok nedenle aile hekimleri istifa edip sistemden çıkmaktadır). Aile hekimlerinin ücretli izin hakları verilmeli (şu anda ücretli izin hakkımız yoktur !!!), özlük hakları iyileştirilmeli, mevcut maaşları ve emeklilik maaşları yükseltilmelidir. Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM ler) personeli ve alt yapısı güçlendirilerek halk sağlığı işlerini gerçek anlamda yapabilecek kurumlar haline getirilmelidir. Aşılar, ilaçlar ve tedaviler tamamen ücretsiz hale getirilmeli, tüm hastanelerdeki katkı payları kaldırılmalıdır.
İSTAHED DİYOR Kİ:
ÖZEL SEKTÖRÜN ESKİ, KAMUNUN- AİLE HEKİMLİĞİNİN YENİ MODASI CHECK_UP
Türkçeleştirirsek KONTROL ETMEK, ya da kullanıldığı anlamıyla TEPEDEN TIRNAĞA SAĞLIK TARAMASININ BİLİMSEL OLARAK FAYDASI YOKTUR
Yıllardır söylemekten biz yorulduk, haklılığımız defalarca kanıtlandı ancak bürokrasi kendi doğrularıyla hareket etmeye devam ediyor:
Sahadan görüş almadan, bilimsel verilerden faydalanmadan, ülke gerçekleri ile uygunluğuna bakmadan çok açık bir şekilde sadece halkın kulağına hoş geleceği düşünülerek hem de Hekimle hastayı karşı karşıya getireceğini bildikleri halde bir uygulamayı daha bizlere emir buyurdular.
Bakanlığımızın bize önermeden önce bu uygulamaya dair dünyadaki örnekleri ve olumlu verileri paylaşmasını isterdik. Maalesef bizler hiçbir bilimsel makalede Check-up terimine rastlayamadık. Ülkemizdeki hiçbir tıp fakültesinin hiçbir dersinde check-up ile ilgili bir ders verilmediğine de eminiz.
Bizler, sanatımızı uygularken özgür ve bağımsız olmaktan yana yemin etmiş hekimler, bürokratların bitmez tükenmek bilmeyen ve maalesef tıp ilminde de hiç yeri olmayan hatta gereksiz ileri tetkik, gereksiz müdahale, gereksiz ameliyat, gereksiz ilaç tedavilerine yol açtığı bilinen rutin CHECK-UP uygulamasını kabul edemeyiz.
TOPLUM SAĞLIĞINI KORUMA GÖREVİMİZİ CİDDİYE ALDIĞIMIZI AÇIKÇA İLAN EDİYORUZ HASTALARIMIZI BİRER KOBAY OLARAK GÖRMÜYORUZ.
Bizler tıp ilminin gereği olan ve belli yaş belli özelliklere sahip belli hikâyeleri olan hastalarımıza onların ihtiyacı olan tarama testlerimizi mevcut koşullar dahilinde yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Ancak sadece Bakanlık Emrediyor diye risk taşıyan gençlerimize 3 yılda taşımayanlara yılda bir Glikoz seviyesi ölç diyen bu kılavuzu dikkate alamayız. Bakınız: Bakanlık Check-up Kılavuzu.
Bürokratik kurallara bağlanmış tetkikler hekimlerin özgür karar vermelerine engel olacağı gibi, binlerce malpraktis davasının da yolunu açacaktır.
HER ZAMAN SÖYLEDİK YİNE TEKRAR EDİYORUZ:
SAĞLIKLI BİR TOPLUM İÇİN AİLE HEKİMLİĞİ SAĞLIK SİSTEMİNİN MERKEZİNE YERLEŞTİRİLMELİDİR
Ülkemiz insanının Check-up gibi süslü laflara değil, gerçekten değeri bilinen bir Aile Hekimliği Sistemine ihtiyacı var. Vatandaşlarımızı Aile Hekimine gitmeye teşvik eden, donanım olarak güçlendirilmiş, diğer basamaklarla direk bağlantı kurabilen ve onlardan geri dönüşüm alabilen, hizmet içi kaliteli eğitimlerle gelişen, hasta sayısı 2000-2500 lere çekilmiş, koruyucu önleyici sağlık hizmeti ön plana çıkarılmış, denetlemelerin kalite ölçümü için kullanıldığı, çalışanların hak kayıplarının önlendiği, açık ve ayrıntılı net bir kanunu olan Aile Hekimliği Sistemi ile bizler hem sağlıklı nesillerin yetişmesini hem de kronik hastalıkların kontrolünü-önlenmesini ve takibini rahatça yapabiliriz. Bizler bunun yolunu açacak birikime sahibiz, mevzuatını yapacak olanlara da çağrımız bu birikimi kullanmalarıdır. İş birliğine ama bilimsel bilgi ile desteklenen, uygulanabilir bir mevzuatın hazırlanması konusunda iş birliğine hazırız.
Buyurun bekliyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerini kilitleyeceği açık olan, sağlıklı nesiller yetişmesinde çok önemli yeri olan ve zaten yaptığımız rutin taramalarımızı da engelleyecek, vermeye çalıştığımız rutin sağlık hizmetini bile aksatacak, hastalarımızla bizi karşı karşıya getirecek, sağlıkta şiddeti de arttıracak olan bu uygulamadan kimse fayda göremeyecektir. İSTAHED Bilimsel olmayan hiçbir uygulamayı hayata geçirmeyi üyelerine önermedi önermeyecek.
Bu uygulama da bilimsel değildir, ekonomik değildir,gereksiz ve faydasız olması yanında zarar vericidir.
Hem hekime hem hastaya zarar vereceği açık olan CHECK-UP uygulamasını kabul etmiyoruz, CHECK-UP randevusu açmıyoruz.
HALKIMIZIN SAĞLIĞINI VE ÜLKEMİZİN ÇIKARLARINI ÖNEMSİYORUZ
İSTAHED YÖNETİM KURULU