Maalesef son yıllarda olduğu gibi bu yılda 14 Mart Tıp Bayramı biz aile hekimleri için de bir bayram havasında olmaktan çok uzaktadır.
1919’da Tıbbiyeli Hikmet Boran ve arkadaşlarının ülkemiz işgal altındayken başlattığı kahramanca direnişine ithafen 14 Martta kutlanmaya başlayan Tıp Bayramları, bizim için artık bir hak arama ve sorunlarımızın çözümü için sesimizi duyurmaya çalıştığımız günler haline gelmiştir.
Artık kronikleşmiş sorunlarımızın çözümleri açık ve net bir şekilde belli olduğu halde sadece son 14 Marttan bu yana bile aile hekimliği çalışanlarının yaşadığı sorunlar üstlerine yenileri eklenerek artmıştır.
Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet terörü gece gündüz demeden çalışılan, yüzbinlerce hayat kurtarılan, milyonlarca aşı yapılan pandemi döneminde dahi artarak devam etmiştir.
Bu dönemde bizleri koruyan caydırıcı bir yasa umarken Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenen ve hiçbir caydırıcılığı olmayan yasal düzenlemelerle bu durum geçiştirilmeye çalışılmıştır.
Hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının saygınlığı ve itibarı yok edilmeye devam etmiş, mesleki gururumuz sürekli ayaklar altına alınmıştır. Duyduğumuzda çok üzüntü ve kırgınlık uyandıran, ‘Giderlerse gitsinler’ şeklindeki söylemler ülkesine hizmet etmekten onur duyan çalışanların saygınlığını azaltmak ve maruz kaldığı şiddeti arttırmak dışında hiçbir amaca hizmet etmemektedir.
Özlük haklarımızda iyileştirmeler beklerken 30 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan Ceza Yönetmeliği ile iş güvencemiz elimizden alınmış , attığımız her adıma bir cezai düzenleme ile bizleri susturma sindirme çabasına gidilmiştir.
Yine İl sağlık müdürlükleri bünyesinde kurulan hukuksuz mahkemelerle meslektaşlarımızın tamamen keyfi kriterlerle sözleşmelerinin yenilenmesi tehdit edilmiştir.
En temel Anayasal haklarımızdan olan örgütlenme ve sendikal haklarımız, Türk Ceza Kanununda cezai karşılığı olmasına rağmen bakanlığımız bünyesindeki bazı müdürlüklerce engellenmeye çalışılmıştır.
Daha dün Bandırma Eğitim Araştırma Hastanesi’nde, kendisine meslektaşımız demekten hicap duyduğumuz bir başhekim adeta terör estirmiştir. Kimi hastanelerde bizzat idareciler tarafından vatandaşın eline matbuu dilekçeler verilerek hekimler şikayet ettirilmiş, vatandaş ile karşı karşıya bırakılmaya çalışılmıştır. Ettiği yemini unutmuş, tıbbi etiği göz ardı etmiş , bir kişinin anayasal hakkını engellemeye çalışarak alenen suç işlemiş bu idareciler bilmelidir ki koltuklar geçici hekimlik ve meslek kardeşliği kalıcıdır.
Halihazırda binlerce aile hekimi tek başına hizmet vermeye devam etmektedir.
Asgari ücretin altında ücret ödenmesi yasak olan ülkemizde, bu ücretin altında gelir elde eden aile sağlığı ebe/hemşireleri, asgari ücretten hallice geliri olan aile hekimleri zor koşullarda görev yapmaktadır.
Aile sağlığı merkezlerinin büyük bir çoğunluğu çok kötü fiziki koşullarda ve depreme dayanıksız binalarda hizmet vermeye devam etmekte , bu durum biz çalışanlar ve hizmet alan halkımız için ciddi tehlike arz etmektedir.
Aile sağlığı merkezlerini ayakta tutmak için yapılan gider ödenekleri, ülke ekonomisinin ve yapılan zamların geldiği durumda ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktır.
Sağlıkta şiddet, özlük hakkı, çalışma koşulları, iş güvencesi , maddi ve manevi sorunlar ortada iken talepleri sadece ‘para ‘ sorunu gibi göstermenin problemleri derinleştirmekten başka bir işe yaramadığı ortadadır. Üstelik bu sorunların çözümü olarak %84’ünün ülke dışında çalışmak istediği genç meslektaşlarımızın ve tıp fakültesi öğrencilerinin işaret edilmesi hedefin gerçekten ne kadar uzak hatta derin bir hayal olduğunun göstergesidir.
Dün yine de bir heyecan , bayramların verdiği o umut ile günler öncesinde ‘müjde’li haberler geliyor diye beklentilerimiz artarak dinlendiğimiz Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamada gördük ki…
Bizlere verilen Müjde ; sorunların hepsinin değil bir kısmının çözümleneceği, ne zaman yapılacağı ve resmileşeceği belli olmayan, net olarak neyin düzenleneceği ve iyileştirileceği bilinmeyen vaadler oldu.
Bilinsin ki bizler vaad aşamasını çoktan geçtik!
Hiçbir yere gitmeden , daha iyi aile hekimliği sistemi, daha kaliteli sağlık hizmeti için durmaksızın çalışan bizler üzülerek söylüyoruz ki,
Ülkemizde aile hekimliği sistemi tıkanma hatta çökme noktasına gelmiştir. Sağlık sistemi can çekişiyordur.
Sonuç olarak bizim tüm bu sorunlar için öncelikli taleplerimiz çok net ;
1- Biz artık şiddet görmek istemiyoruz. Şiddet uygulayanlara verilecek cezalar, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” uygulamasından muaf olmalı ve paraya dönüştürülmesi engellenmelidir. Türk Ceza Kanunu’da net olarak yer almalı, Sağlık çalışanına el kaldıran kişi hapse gireceğini bilmelidir.
2- Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği acilen geri çekilmeli ve aleyhe düzenlenen maddeler iptal edilmelidir. İlgili STK larla görüşülüp demokratik ve hukuka uygun bir yönetmelik çıkarılmalıdır.
3- Aile Hekimliği sistemindeki aile hekimi ve aile sağlığı ebe/hemşire eksikliği yeni kadrolar açılarak bir an önce giserilmelidir.
4- Kamu dışı olarak istihdan edilen aile hekimleri ve aile sağlığı ebe/hemşireleri devlet bünyesine geçirilmeli ve beraber çalıştıkları iş arkadaşları kamu haklarından yararlanmaları sağlanmalıdır.
5- Aile hekimliği sisteminin devam edebilmesi için gider ödenekleri en az %50 oranında arttırılmalıdır.
6- Tüm vatandaşlarımızın eşit fiziki koşullarda ve eşit kalitede aile hekimliği hizmeti alabilmesi için Aile Sağlığı Merkezlerinin fiziki koşulları acilen iyileştirilmelidir.
Bu talepler, yaşadığımız yüzlerce sorunun içinde en acil çözülmesi gereken makul taleplerdir.
Bunlar gerçekleşmeden, resmi olarak düzenlenip uygulanabilir hale gelmeden bizim direnişimizin son bulmayacağını siz değerli basın mensubu arkadaşlarımız aracılığıyla idareye ve tüm kamuoyuna bildiriyoruz.
Saygılarımızla.