Türkiye’de kurulmak istenen sağlık sisteminin ne olduğuna karar verilmesi gerekiyor artık. Aile hekimliği veya benzer uygulamaları ile birinci basamağın ön planda ve merkezde olduğu bir sağlık sistemi mi hedeflenmektedir yoksa merkezinde hastaneciliğin ve dolayısı ile korumadan daha çok tedavi etmenin ağırlıkta olduğu maliyetlerin artmaktan çok astronomikleştiği bir sistem mi kurgulanmak istenmektedir.
Türkiye sağlık sisteminin en önemli sorunu stratejik hedef ve vizyonların tam olarak oturtulamamış olması olabilir, ülkemizde gelecek bakan göre değişen bir sağlık anlayışı ve politikası olmamalıdır. Gelecek kişiden bağımsız ve hatta siyasetten bağımsız temel taşların olduğu, amaçların olduğu ve gelecek 10-20-50 yıllara uygun projeksiyon yapılmış hedefler olmalı.
Buna göre karar net olmalı gelişmiş ülkeler de olduğu gibi birinci basamak ve hastalık olmadan ortaya çıkmadan önleme ve tespit etmeyi amaçlayan koruyucu sağlık mı ön planda olacak? O halde çalışmalarımız buna yönelik olmalı, hedeflerimizi buna göre koymalıyız. Has bel kadar Türkiye 2010 yılında Avrupa birliği normları, siyasi partilerin programlarına koydukları çalışmalar çerçevesinde aile hekimliğine geçmiştir. Uygulamada yer yer daha önce geçen iller olsa da ülkenin tüm olarak geçişi 2010 yılında idi, 5 yıllık bir süre var önümüzde, bu süreçte gelişen verilerimiz nelerdir, geliştirilmesi gerekenler nelerdir diye konuşmak ve yeni hedefler, yeni geliştirmeler kalite artışına yönelik iş ve işlemler tesis etmemiz gerekiyor(du),oysa bugün topyekun fazla çalışma/ nöbet konusuna kitlenmiş durumdayız, bütün aile hekimleri bu konuya odaklanmış durumda, kimi bu görevi kesinlikle yapmayacağını ve sözleşme feshi olsa da dik duracağını ifade etmekte, kimi ise istemese de sözleşme feshi çekincesinden bu nöbetlere iştirak etmektedir, iki halde de gerçek olan bir durum var ki o da gerek gitmeyenler gerekse gidenlerin görüşü, ihtilafı, uyması kesinlikle vatandaşa yaramıyor. Cumartesi fazla çalışmaya katılan arkadaşlarımız da hasta görmemekte, bir nevi ayda bir cumartesini ASM’sinde geçirmekte olduğu fikri ile gitmekte, denetime katılmak ve cezai yaptırımdan korunmuş olmaktan başka bir işlev görmemektedirler.
Bu fazla çalışma olgusu maalesef bakanlık ile beklide en çok ilişkide olması gereken aile hekimleri ve aile hekimlerinin temsilcisi olan STK’ların arasına buz dağlarının girmesine sebep oldu, sadece bu kadar değil elbette, sözleşmesinin fesih olacağını düşünen aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları için ciddi bir motivasyon kaybı bu, konsantrasyonlarının bozulması ve geleceğe ait meslekleri açısından yaşadıkları umutsuzluk iş verimleri ve iş tatminlerini hali ile kötü yönde etkilemiş durumda. Buna rağmen 5 yıldır (bazı illerde 10 yıl) hastaları ile kurmuş oldukları iyi ilişkiler ve samimiyetleri ile sözleşmelerinin fesih olacağı zaman dilimine kadar kayıtlı nüfuslarına, doğan bebeklerine, gebelerine ellerinden gelen hizmetin en iyisini vermek üzere çalışmaktadırlar.
Belki de önümüzdeki süreçte kamu maliyesinden tutun toplum sağlığının en üst düzeyde sağlanması, bireyin sağlıklılık durumunun en üst seviyede sağlanması için, hastalıkların gelişimi ve ilerlemesinin erken teşhis ile engellenmesi ile bireye katılacak iyilik hali, kamunun aile hekimleri ile gördürülen etkili hizmetler ile kazanacağı mali değerler, hastanelerde uzun alış süreleri, yoğun başvuru sayısı, komplikasyonların yüksekliği, buna bağlı kamu maliyesinden çıkan milyarlarca TL’nin yine kamu da kalarak, tedavi için harcanması yerine, geliştirilmesi, kaliteli hale getirilmesi, yeni enstrümanların eklenerek teşhis imkânlarının arttırılması için kullanılması. Bunlar büyük hayaller mi acaba?
Ülkenin sağlık göstergeleri, birey sağlığı, toplumun sağlıklı olması, hastalık yükünün azaltılması, kamu maliyesinin korunması ve her geçen gün gelişen bir sağlık anlayışı. Bunlar bir ülke adına büyük hayaller olmamalı.
Ama gelin görün ki 2 yıldır aile hekimlerinin hayalleri nöbet isimli bir cendere içine hapis edilmiş durumda, karamsar bulutlar halinde bu nöbet uygulamasına gidenin de gitmeyenin de üstünü kaplamış ve motivasyonlarını, gelecekleri adına, ülkelerinin gelecekleri adına hayal kurmalarının önüne geçmiş bulunmaktadır.
Bakanlığımız ne istediğine karar vermelidir, ülkemizin sağlık politikaları bu karar çerçevesinde şekillenmelidir. Birinci basamak adına düşünülen aile hekimliği değil ise yahut birinci basamak merkez de olmayacak ise Aile hekimliğini kapatmalıdır, bunu da net bir şekilde ifade etmeli ve yeni sistemin kurgusunu açıklayarak yol haritasını çıkarmalıdır. Ancak aile hekimliği ile devam edilecek ise öncelikle birlikte çalışılan hekim ve hemşire/ebe/ATT’lerin gönülleri alınmalı ve bu çatışma ortamı kaldırılmalıdır. Çatışma ile değil, sürtüşme ve görüşmeyi reddederek değil ortak aklı ortaya koyarak ve STK’ların görüşleri, planlarını dikkate alarak uzlaşma yolunu seçerek yeni bir yol açılmalı, yeni bir kapı açılmalı ve henüz ülkemiz için yeni olan, gelişmekte olan bir fidan gibi aile hekimliğine şans tanınmadır. Aile Hekimliğini geliştirilip, kaliteli bir şekilde, ellerinde ki birçok imkânı ile ülkemize, milletimize hizmet etmesine izin verilmelidir.
Dr. Engin ÇAPAR
İSTAHED Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
Engin ÇAPAR