Değerli aile hekimleri ve hemşireleri,
Birinci basamak sağlık hizmetleri içinde en önemli görev tanımlaması koruyucu sağlık hizmetidir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin içinde benim gözümde en önemli olanı da aşılama hizmetleridir. 17 yılını bu doğrultuda çalışan bir hekim olarak, polio ve kızamık kampanyaları ile bu iki hastalığı ülkeden çıkarmaya, eredike etmeye çalıştık. Bildiğiniz gibi polio için bunu başardık. Ve 2002 yılında sertifikamızı aldık. O süreçte bu kampanyalarda çalışan arkadaşlar varsa “poliodan arındırılmış bölge sertifikası” almanın ne kadar özverili ve zor bir emekle olduğunu bilir.
Geçmiş süreç ve şimdiki durum
Bu sertifika, aşı oranları %80’lerde olması, 3 yıldır vaka çıkmaması ve sınır komşularda kitlesel bölge hareketi ile risk altında olmaması gibi kriterlere bakarak verilir. Ancak Mayıs ayı itibarı ile, aşı oranlarının iyi olması ve ülkede vaka çıkmamış olmasına rağmen bazı kriterler bozulduğu için Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü tarafından riskli bölge ilan edilmiştir. Bu aşamaya geçmeden önce Aralık ayında alınan karar ile Suriye ile sınır olan illerimiz ve kampların ve dağıtımın yapıldığı 4-5 ilimizde geniş polio aşısı yapılmış olsa da Mart’ta Irak’ta çıkan vakadan dolayı tehditin devam ettiği görülmüş ve yapılan risk analizi ile Güneydoğu, Doğu ve Akdeniz bölgesinde ki 17 il ve İstanbul’un 6 ilçesi risk bölgesi ilan edilmiştir.
Kurumdan neden 6 ilçe olduğunu sorduğumuzda aldığımız bilgi risk analizlerinin yapılmış olduğudur.
Risk analizi yapılırken, göz önüne alınan kriterler;
– Son 5 yılın aşılama hızları,
– Son 3 yılın Akut Flask Paralizi hızları,
– AFP vakalarının aşılanma durumu,
– Uygun gaita alınma hızı,
– Duyarlı nüfus birikim oranları,
Bunların yanı sıra ilçeler değerlendirilirken;
– İlçelere göre 20012-2013 Kızamık vakalarında ortaya çıkan atak hızları,
– Son 5 yılın bebek ve çocuk ölüm hızları
– Gebe ve bebek izlemleri,
– AH-ASE doluluk oranları
– Göç alma durumu
Bu durumda ilimizde Esenyurt, Fatih, Sultangazi, Küçükçekmece, Ümraniye ve Sancaktepe ilçelerindeki özellikle 0-59 ay çocuklar çocuk felcine yakalanması açısından riskli bulunmuş ve mop-up kampanyası bu ilçelerde uygulanması planlanmıştır. Ancak analizlerin ve aşılanma oranlarının neticesinde her an tüm İstanbul’a ve tüm Türkiye’ye dönülebileceği de söylenmektedir.
Planlama
Görev THSK ve Halk Sağlığı Müdürlüğü ve TSM’lerindir. Ancak koruyucu sağlık hizmetini bilen, polio eredikasyonu için daha önce verilmiş emeklere sahip çıkan biz aile hekimleri ve hemşireleri de bu kampanya da kendimize düşen görevi yapmalıyız.
İHSM kampanya öncesi planlarını tamamlamış. İlçe hedef nüfusları, araç sayıları, ekip sayıları, aşı sayıları, çalışan ekibin transferleri ve kumanyaları, aşılanan çocuğa verilecek promosyonlar, el broşürleri (ASM ve ekiplerde bulunacak), saha rehberleri hazır. Yaklaşık ikişer kişilik 500 ekiple 5-11 Haziranda sahada olacak ekipler. Ekibe İHSM ve TSM çalışanlarının yanısıra sağlık meslek lisesi öğrencilerinden de takviyeler alınmış durumda. (Ilk kampanyalarda böyle yapılmıştı)
Biz Neler Yapabiliriz?
Gezici ekibin yanında bu ilçelerdeki her ASM ve bir istasyon olarak belirlenmiş. Bu istasyonlarda gelen 0-59 ay bebekler aşılanacak. Aşı talebi, muayene isteği veya refakatçı olan 0-59 ay bebekler 5-11 Haziran arasında ASM’lerde aşılanacak. Bir de sahada ki ekiplerin evde bulamadığı veya aşıyı red eden isimleri ekipler, gün sonunda ya da ertesi gün ilgili aile hekimine bildirecek. Ve telefonla hekim veya hemşire aileyi arayarak istasyona aşıyı yapmak üzere davet edecek.
Biz bu süreci ne kadar takip edebilirsek bu hastalığı o kadar ülkeden çıkarabiliriz. Bu ülkede 1 vaka çıkması, daha büyük aşılama kampanyalarının yanı sıra alarm durumuna neden olacak. Ülke giriş çıkışları için 6 ay önce yapılan aşılar sorgulanacak. Yani daha büyük engellerlerle karşılaşacağız.
Bu iş, bu ülkenin koruyucu sağlık işi arkadaşlar. Bu iş, belediye hekimi yerine “ölü ortada mı kalacak?” cümleleri ile yaptırılacak defin angaryasına benzemez. Bu iş, “mendil kapmaca oyunu raporu” verilmesi angaryasına benzemez. Bu iş, 3 gündür başı ağrıyan hastanın hastanede muayenesi yapılarak müşteri memnuniyetini arttırıp CEO’ların iş yükünü alacağımız “acil nöbetleri” angaryasına benzemez. Evet, bu kanunen TSM’lerin görevi olsa da bu “angarya”ya benzemez. Bize düşen görev ne ise yapma zamanıdır. Bunu özellikle bugün yapmalıyız çünkü Bakanlığa “neyin sorumluluğunu alırız neyi almayız”gösterme zamanıdır.