Çalışma Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan birkaç gün önce sosyal medyadan bir duyuru yaparak Aile Hekimlerinin yazabileceği ilaç sayısının arttırdıklarını böylece hastanelerdeki yoğunluğu azaltarak hastaların işlerini kolaylaştırdıklarını belirtmiş ve
“▪️Kronik Hepatit B ve D tedavisi,
▪️Diyabet tedavisinde,
▪️Kardiyoloji hastalıkları tedavisinde
kullanılan ilaçların ilgili sağlık raporlu hastalarımızca hastanelerde sıra beklemeden,
aile hekimlerine giderek yazdırabilmelerinin önünü açıyoruz.” demiştir.
Elbette hastalarımızın kaliteli sağlık hizmetine en kısa sürede ulaşmaları adına atılan-atılacak her adım kıymetlidir ve desteklenmelidir, ne var ki sorunu doğru tespit etmediğimiz, doğru soruları sormadığımız takdirde atılan adımların yaşanmakta olan sorunu çözmekteki etkisinin de beklentileri karşılamayacağı açıktır.
Hastanelerde yaşanan yoğunluğun asıl sebebinin “özelliği olan kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların yazımı”ndan kaynaklı olmadığını bizler sahayı en yakında gözleyebilen sağlık profesyoneli olarak rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sorunun temelinin çok daha derinlerde olduğunu ve ancak bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik alınacak önlemler ile sağlık sistemimizde istenen ölçüde rahatlama sağlanabileceğini biliyoruz.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme koşullarını belirleyen SUT düzenlemeleri ile hastalarımızın uzman hekim randevusu alamama sorunun sadece çok az bir kısmına çare olabiliriz ki bunu dahi doğru teşhisle yapıldığında etkili ve değerli buluruz.
Mevcut düzenlemenin ve aynı zamanda yaşanan sıkıntıların sebebi iki basit konuya indirgenmiştir:
1. Hastalarımız Uzman Hekimlere randevu bulamıyor,
2. Bazı özel hastalıklara dair tedavilerde hastanın ilaç kullanım raporu dahi olsa daha kolay ulaşabildikleri aile hekimleri bu ilaçları yazdığında kurum ödeme yapmıyor uzmanına gitmek zorunda kalıyor
Konuyu herkesin daha etraflıca anlayabilmesi adına öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ilaç bedelini ödemesi için gereken “REÇETE”yi doğru tanımlamalıyız.
“Reçete bir hekimin bizzat görüp muayene ederek ve modern tıbbın tüm olanaklarını kullanarak yani özen yükümlüğü gereği olan tüm iş ve işlemleri yerine getirerek koyduğu teşhis ya da teşhisler sonrasında hastasına uygulamasını
istediği tedaviyi yazdığı “RESMİ BELGE”dir.
Yani reçete denen resmi belge bizzat altında imzası bulunan hekimin sorumluluğunu da aldığı bir belgedir. Yazılan tedaviler ve ilaçlar için ilgili uzmanca kullanım raporunun düzenlenmiş olması, başka bir hekimce önerilmiş olması, hastanın talebi ile yazılması ve benzeri hiç bir sebep bu sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır.
Bu haliyle Yetkili olsa dahi yetkin olunmayan, tanısında-tedavisinin planlanmasında ve tedavinin olası komplikasyonlarının takibinde yetkin olmadığımız bir alan ya da hastalığa dair reçete düzenlememizin istenmesinin temelden yanlış olduğunu yüksek sesle ve tekraren belirtiyoruz.
ÇSGB’nın sosyal medya da aile hekimlerinin tedavilerini yazabileceği müjdesini verdiği hastalıklar ve tedavileri tam da bu tür tedavilerdir. Dolayısı ile yapılan bu düzenlemenin hukuken aile hekimlerine sıkıntı yaratabileceği, hastaların takiplerinde meydana gelebilecek ve ilgili uzmanca fark edilmesi – tetkiklerinin yapılması mümkün olan olası alarm durumlarının gözden kaçabileceği dikkate alınmamış, hastaların kolayca ilaçlarına ulaşması gibi çok kolay halledilecek bürokratik bir konuya yoğunlaşılmıştır. Başta da söylediğimiz üzere gerçek sorun daha derindir ve sadece SUT değişiklikleri ile çözülmesi mümkün değildir. Ne var ki biz yine de SUT üzerinden yapılabilecek en ideal olduğunu düşündüğümüz ve hali hazırda yapılandan çok daha hukuki ve akılcı değişiklik taleplerimizi masa başından değil bizzat yaşanan sorunların içinden gelenler olarak kamuoyuna ve ilgili Bakanlığa duyurmayı görev kabul ediyoruz.
1. Birinci Basamakta tanısı ve tedavisi yapılabilecek tüm hastalıklara dair SUT’taki ilaç bedeli ödenmesine dair kısıtlamaların kaldırılması.
Gerekçe: Hipertansiyon , diyabet astım ve benzeri birinci basamakta tanısı konmakta olan ve mevcut haliyle sadece eski kuşak tedavileri ödenen bu hastalıklara dair tüm ilaçların aile hekimlerince reçete edilmesi halinde bedelinin SGK tarafınca ödenmesi gerekmektedir. Zira bu hastalıkların tedavisi sırasında yeni kuşak ilaçlara ihtiyaç duyulması halinde hastalar ilk rapor için uzmana gitmek zorunda kalmakta oysa devam tedavisi sorumluluğu ile birlikte birinci basmaktaki aile hekimine bırakılmaktadır. Bknz: Yazımızın başındaki “REÇETE ” tanımımız.
2. İlaç Kullanım raporlarının “çok imzalı ve çok özellikli ilaçlar (bakanlık onayı gerektiren vs) dışında kalanların” tümden kaldırılarak yerine “Kronik, takipli hastalık reçetesi” adı altında her hekimin yetkin olduğu alanda yazabileceği bir reçete tipinin uygulamaya konması. (Gerekçe: Birinci basamakta bir çok kronik hastalığın teşhisi ve tedavisi zaten yapılmakta olup sadece yüzde ödememek veya üç alık doz alabilmek adına hastanın hastaneye başvurma zorunluluğu tamamen bürokratik bir işlemdir. Kaldırıldığı takdirde hatırı sayılır ölçüde hasta başvurusu ortadan kalkacaktır.)
3. Kronik takipli ilaç reçetesinde hekim bilimsel veriler ışığında hastası için bir maksimum kontrol süresi belirler. Hasta kontrol süresi gelene kadar özel bir durum oluşmadıkça tekrar ilaç yazdırmak için hiç bir kuruma başvurmak zorunda kalmaz. Bu süreçte tedavisi için gereken ilaçları aylık veya üç aylık periyotlarla eczaneden reçetesiz olarak temin eder. (Gerekçe ; Bir çok özellikli ilaç aile hekimlerince sadece kurum ödemesi yapılsın diye tekrar reçete edilmekte ancak bu reçetelendirmede ilaç ve hastanın o hastalıkla ilgili sağlık durumu zaten kontrol edilememektedir. Glokom ilaçları buna çok iyi bir örnektir. Hastalar göz tansiyonu ölçmeyen aile hekimlerine göz uzmanınca yazılmış rapor ile gelmekte hem gereksiz bir başvuruya neden olmakta hem de aylarca glokom ilacını göz tansiyonu kontrolü yapılmadan kullanmaktadır)
4. Aile Hekimlerinin hastalarını uzmana sevk etmeleri durumunda bu hastaların öncelikli işlem görmesi sağlanır. (Gerekçe: Kayıtlı hastasının sağlığını en yakından takip eden aile hekiminin kendi muayene ve tetkikleri ile yaptığı değerlendirmenin sonucunda hızla ilgili uzmana gitmesini istediği durumlarda dahi hastaların ellerindeki sevkler işe yaramamakta, bu hastalar da diğerleri gibi randevu almaya zorlanmaktadır)
Sağlık sistemimizde yaşanan sorunların bu dört maddelik çözüm önerimizin hayata geçirilmesi ile bitmeyeceğini ama yapılmış olan düzenlemeden çok daha etkili ve sağlıklı olacağını biliyoruz. Sorunlarımızın çözümü ancak sahadaki tecrübeyi dikkate alan ve onlarla diyalog içinde olan bir bürokrasi ile mümkündür.